Yavaş yavaş Bursa’ya gelelim!

ugüne kadar görülmüş kara depremlerinin en büyüğünü yaşadı Türkiye ve Suriye’nin bizim topraklarımıza yakın kentleri.

Ne yazık ki 11 ilimizde onbinlerce bina yıkıldı, 40 bin insanımızı kaybettik. Depremin üzerinden hemen hemen iki hafta geçti.

Bölgede arama kurtarma çalışmaları da tamamlanmak üzere.

Bundan sonra enkaz kaldırma, oradaki insanlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşamlarının sürdürülmesi için yapılacak işler ve işlemler ile bölgenin yeniden imarı gündemde olacak.

Bizim gündemimiz de yavaş yavaş yeniden Bursa’ya dönecek.

Dönmek zorunda da yardım ve destek faaliyetleri tabiki de devam edecek ancak 3 milyondan fazla insanın yaşadığı Bursa’da 1. Derece deprem bölgesi ve geçtiğimiz yüzyıl biz Bursa’ya çok iyi davrandık sayılmaz. 

Özellikle seksenler ve doksanlarda adeta kaçak yapılaşmanın başkenti haline gelen Bursa’da hali hazırda bina stokunun yarısından fazlası gecekondu olarak tabir edilen binalardan oluşuyor.

Birçok bölgede binaların eski olmasından kaynaklı mukavemet güçlerinin ne olduğunu bilmiyoruz. 

Dahası ne yazık ki bilimsel bir şehircilik uygulanmadığı için dar sokaklar, belli bölgelerde çok yoğun yüksek katlı eski binalar (Altıparmak-Çarşamba) fay hattı üzerine inşa edilen mahalleler, bataklıkların üzerine kurulan bir çok yerleşim yeri.

Bir anda belki bunların hepsini çözmeye güncel imkanlar yetmiyor olabilir. 

Ancak bu saatten sonra tek gündemin imarla ilgili olarak bu dönüşümü sağlamak olması gerekiyor çok açık. 

Bir miktar sancılı ve sıkıntılı olacağı ortada. 

Ancak yeni imar bölgeleri bundan sonra sadece içerde yıkılan bina oranında açılmalı.

Rezerv için açılacak imar alanları dışında alan açılmamalı.

Açarsak içerdeki dönüşümde başarı şansı azalır.

Teşviklerin kentsel dönüşüme yönelmesinde fayda olacak belki ilerleyen dönemde.

Belediyeler ve kamu bir takım kolaylıkları kontrollü bir şekilde açabilir.

Bir önceki 0.50 emsal de yaşanan sorunlarda göz önüne alınarak daha sağlıklı bir şekilde Bursa’nın imarının yenilenmesi gerçekleşebilir.

Bugün siyasi olarak çekişme yerine şehirlerimizi ve insanlarımızı nasıl dönüştüreceğimizin derdinde olma zamanıdır.

Daha iyisinin nasıl yapılacağının yarışının verilmesi gereken bir dönemdir.

Bursa’da güçlü müteahhitlik binaları, güçlü mühendislik grupları, örgütleri, üniversitelerimiz, güçlü kuruluşlarımız var. 

Bursa bu işin altından kalkar.

Bursa bu işte her zaman olduğu gibi örnek bir yenilenmenin kaynağı olur.

Ahları vahları bir kenara bırakıp, siyaset çukurunda boğulmaya ara verip, nasıl yeniden ayağa kalkacağımızı konuşmamızın vaktidir.

Dahası sadece konuşmakla değil harekete geçmekle mükellef olduğumuz bir süreci yaşıyoruz.

Bursa el birliği ile arama konferanslarıyla, bilimsel kümelenmelerle, ticari kümelenmelerle ve iktisadi kümelenmelerle ortak bir alanda bir çözümü ortaya koyacak güce de insan kaynağına da sahip. 

Gözümüzün nuru,hayatımızın merkezi, hayallerimizin odağı Bursamızda, geleceğe bırakacağımız en büyük sermaye hiç kuşkusuz alt ve üst yapısı ile düzgün imar edilmiş bir şehir.

Yarınlarda evlatlarımız daha güvenle, daha rahat ve daha güçlü olsun diye bunu yapmaktan başka çaremiz yok.

Türkiye, devleti ve milleti ile yeni bir şahlanışın başında.

Acı ve çok pahalı bir tecrübenin ardından bu tecrübeyi menfi bir şekilde kullanmanın yoluna bakmaktan başka çare yok.

İşte o çareyi bulup örnek olacak kentlerin başında da Bursaü geliyor.

Bir başka konuşmamız gereken konu ise Tekirdağ’dan başlayıp Bursa’ya kadar olan alandaki yoğunlaşmanın daha da büyütülmemesi.

Yani sanayi ve ticaret biraz daha Anadolu’ya kaydırmanın vakti geldi de geçiyor bile.

Tren hatlarıyla örülecek bir düzen Anadolu ile bu kentlerin sanayisini birleştirip sorunsuz bir şekilde alana yaymayı sağlayacaktır.